Son dönemde gündeme gelen ihracattan dönen gıdaların iç pazarda tüketildiği iddialarına Tarım ve Orman Bakanlığı net bir yanıt verdi. Bakanlık, geri dönen ürünlerin dönüş nedenine göre resmi kontrollerden geçtiğini ve mevzuata uygun olmayanların kesinlikle ülkeye girişine izin verilmeden imha edildiğini duyurdu.

Özellikle, pestisit kalıntılarının önlenmesi için hasat öncesinden başlayarak, ihracat ve perakende süreçlerine kadar detaylı analizler yapılıyor. Numuneler üzerinde 400 ila 800 arasında etken maddeye yönelik incelemeler yapılırken, mevzuata aykırılık tespit edilmesi halinde üreticilere ve işletmecilere ağır yaptırımlar uygulanıyor.

Üç Yılda Büyük İlerleme

Bakanlık, 2021-2023 arasında yaptığı 250 bin analiz sonucunda pestisit kalıntı oranının %35 azaldığını, Avrupa Birliği (AB) Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) bildirimlerinin ise %54 düştüğünü açıkladı. Bu gelişme, Türkiye’nin AB standartlarına uyum sağlama çabalarının bir göstergesi olarak yorumlandı.

Geri Dönen Ürünler Neden İade Ediliyor?

Geri dönüşlerin ana nedenleri arasında pestisit kalıntısı, aflatoksin gibi zararlı maddeler ve bitki karantinası uygulamaları yer alıyor. Örneğin, Rusya’dan geri dönen ürünler arasında bitki karantinası zararlısı tespit edilen taze meyve ve sebzeler dikkat çekiyor. Geçen yıl toplam 4,6 milyon ton taze meyve ve sebze ihracatından yalnızca 6 bin ton ürün geri dönerken, bu oran %0,19 gibi düşük bir seviyede kaldı.

Uygunsuz Ürünlere İmha Kararı

Bakanlık, geri dönen ürünlerin yüzde 100 resmi kontrol altında incelendiğini ve mevzuata uygun olmayan ürünlerin imha edildiğini belirtti. Ayrıca, organik tarım üreticilerinin de denetim altında olduğu ve 2008-2024 arasında toplam 73 bin 221 denetimin gerçekleştirildiği vurgulandı.

“Sağlıklı Gıdaya Erişim Önceliğimiz”

Bakanlık, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Tarladan sofraya kadar her aşamada denetimlerimiz devam ediyor. Üretimden ihracata kadar tüm süreçleri titizlikle takip ediyoruz.” mesajını paylaştı.

Bu açıklama, kamuoyundaki endişeleri gidermek ve Türkiye’nin gıda güvenliği politikalarındaki kararlılığını göstermek açısından kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.